Bucky Fuller Yöntemi ile İş Hayatında Verimliliği Artırmak

Buckminster Fuller insanlığın nasıl daha iyi, daha uzun ve daha başarılı yaşama şansının olup olmadığını anlamak için tüm yaşamını çalışarak geçirmiş ABD ‘li felsefeci, şair, mühendis, mimar ve mucittir.

Fuller’ın kendi yaşamı ve çalışmalarından ilham alarak bilim adamlarının düşünce yapısını anlatan liderlik modelleri ve kişisel verimliliği artıran ilke ve metotları bugün iş hayatında başarının anahtarını sunuyor. Bilim adamı gibi düşünerek profesyonel başanızı artırmak bu yöntemlerle mümkün.

Önce bireysel başarıyı artırmak ardından da dünyayı daha güzel bir yer haline getirebilmek için Fuller ‘in bize sunduğu 5 önemli ders :

1.Başarısızlıklar bizim geri bildirimlerimizdir.

Fuller çalışırken kendini iki kişiymiş gibi düşünür ve bu iki kişi için de empati yapmaya başlar. Örneğin bir kitap yazmak istiyorsa kendini yazar ve bilim adamı olarak ikiye böler. Nihai amaç ikisi içinde aynıdır ; yazmayı istemek.

Yazar tarafı sadece kitap yazmayı ve o kitabın ne kadar satacağını, popüler olup olamayacağını düşünür. Sadece bu açıdan düşünürse muhtemelen o kitap çok az satacak ve başarısız olacaktır. Bu tarz ticari bir yaklaşımın getirdiği fayda açısından bakarsak insanlık adına pek de bir değeri yoktur. Bir hiçlikten başka bir hiçlik doğar.

Bir bilim adamı ise yazar olmadığını ve sadece kitap yazmak istediğini kabul eder. Böylece araştırmaya, deneyler yapmaya, yanılmaya ve sonuca yaklaşmaya başlar. Ticari yönü olmadan düşünmek gibi de algılanabilecek bir bakış açısıdır. Bu yöntemi kitap yazmak için, veya dijital bir ajans açmak için, pazarlama ya da ik öğrenmek için ya da ilgi alanınız olan herhangi bir şey içinde uygulayabilirsiniz.

Fuller ‘in bulduğu 90 gün split planlama modeli ile kişisel verimliliğinizi istediğiniz konuda artırabilirsiniz. 90 gün boyunca ilgi alanınızın her şeyini öğrenin, deneyin ve başarısız olursanız ne ala bu sizin geri bildiriminizdir. 90 günün sonunda artık hedefinize giden tüm yolları ve engelleri biliyor olacaksınız.

Unutmayın Edison elektriği icat etmeden önce sayısız kez başarısız olmuştu, asla denemekten vazgeçmedi. İnsanlar icadının hiçbir işe yaramadığını söylediğinde, başarısız olmadığını sadece deneyinin çalışmasına engel olan 10.000 farklı yol bulduğunu söylemişti.

2.Güçlü Duruşlarınız, Zayıf Tutumlarınız Olsun

1965 Arno A. Penzias ve Robert W. Wilson New Jersey’deki Bell laboratuvarlarında yeni bir anten tipi çalışıyorlardı. Eski bir televizyon ekranında kar üreten elektriksel bir gürültü keşfettiler. Bunun üzerine giderek çalışmalarını yeniden düzenlediler ve Kozmik Mikrodalga Arka alan Işınımını keşfettiler. Bu keşifleri onlara Nobel Ödülünü kazandırdı. Aslında başka bir konuyu araştırmak için yola çıktıktan sonra araştırmaları onları yeni bir yöne sürüklemiş ve bambaşka bir buluş yapmışlar ve Nobel ödülünü kazanmışlar.

Benzer tutumu sıklıkla İyi yatırımcılarda da gözleriz. Yatırım dünyasındaki başarılı kişiler kararlarını hızlı vermeyi, gerektiğinde onları değiştirmeleri gerektiğini bilenlerdir. Onlara fikirlerini değiştirecek küçücük bir kıvılcım bile verseniz, pozisyonlarını o yöne çevirmekten çekinmezler. Fakat aynı durum kültürel ve politik durumlarda işe yaramaz. Mesela politikacılar çoğu zaman egoları yüzünden geri adım atmazlar. Attıklarında da bu adım halk tarafında ”döneklik” gibi görülür.

3.Zayıflıklarınız için Endişelenmeyin, Güçlü yönlerinizi ikiye katlayın

Modern eğitimin bizlere yaptığı en büyük kötülüklerden biri de sistemin zayıflıklarımız hakkında bizi endişelendirip, düzeltmeye itmesidir. Matematik ve fizikte çok iyi olan ama edebiyatı iyi olmayan bir öğrenciyi düşünelim. Öğrenci doğal olarak her zaman iyi yaptığı dersi çalışmak ister, o alanda test çözer. Eğitim sistemi ise o öğrenciyi edebiyatta da iyi olması için zorlar, ek dersler, ödevler koyar. Bu da uzun vadede öğrencinin hevesini kırar, okuldan uzaklaşmasına sebep olur.

Bir bilim adamı içinde aynı şey geçerlidir, kuvvetli olduğunuz alanda çalışmak yerine zayıflarınızı düzeltmekle vakit kaybetmeniz mantıksızdır. Aksine kuvvetli ve ilgi duyduğunuz alanları daha da geliştirmek sizi iş hayatında güçlü ve başarılı kılar.

4.Olumsuz Riskleri Yönetmek

Olumsuz risk yönetimini bilim adamlarının deneysel tasarım ve düşünce tarzlarıyla değerlendirelim.

İyi bir bilim adamı asla bir binayı havaya uçuracak ya da deneylerin birinde birilerinin hayatını tehlikeye sokabilecek bir çalışmaya girişmez; kimseyi riske atmadan çalışma yapmanın bir yolunu bulur.

Bir çalışmaya başladığınızda geri çekilip detaylara takılmadan büyük resme bakabilmelisiniz. Kararlarınıza ve çalışmalarınıza ne kadar uzaktan (yani bütününe) bakarsanız riskleri o kadar iyi görürsünüz. Tam da bu anda neyi ne kadar kaybedebileceğinize karar verip, bu doğrultuda çalışmayı yeniden şekillendirmelisiniz.

5.Süreç Odaklı Değil, Hedef Odaklı Olmak

13.yy’da bilimsel yöntem geliştirme, tarihte birçok olay için dönüm noktasıydı. Bugün yapılan pek çok “icat” aslında ilk kez yapılmadı, sadece resmiyet kazandı. Yüzyıllar önce pek çok şeyi icat etmek için adım atan insanlar olmuştu, sadece ne yaptıklarını fark etmemişlerdi. Bilim yaptıklarından habersiz ve yöntemi üzerinde düşünmeden deneme yanılma yoluyla tesadüfen pek çok deney yaptılar.

Dünyanın geri kalanı için bu insanlar sahte dâhiler, deliler ya da büyücüydüler. Peki bu insanlar hiçbir şey yokken nasıl bu kadar çok şey keşfedebildiler?

Her şey en başından sistematik bir süreç olarak yazılı mıydı, eğer yazılıysa daha fazla keşfin olması gerekmez miydi?

Fuller bu konuda kişisel verimlilik bilimi ile benzer bir aşamada olduğumuza inandığını söyler. O zamanda yaşayan bilim insanlarının sihirli güçleri olan bazı insanlar gibi görünseler de gerçekte deneme yanılma yoluyla keşfedilen, içselleştirilmiş bir süreci takip ettiklerini savunur.

Fuller’a göre; bir bilim insanı asla muhteşem bir şey keşfetmek için çalışmaya başlamaz, kanıtlamak ya da reddetmek için başlar. Bunun için basit, test edilebilir bir hipotez ve bir prosedür oluşturur. Uzun vadede inanılmaz bir keşif yapmak için taşıdığı umutla kendi hipotezini mümkün olduğunca çabuk kanıtlamak ya da çürütmek için duyduğu hırsla çalışır.

Aynı hatayı bugün kariyer yaparken, iş hayatımızı planlarken de yapıyoruz. Güçlü ve zayıf yanlarımızı bilmeden, ilgi alanlarımızı keşfetmeden ”muhteşem bir kariyer ” yapmak istiyoruz. Kendimizi tanımadan çıktığımız bu yolda yaptığımız hatalarla, yaşadığımız kötü anılarla başarısızlığa çok çabuk teslim oluyoruz. Zamanla kendimizi başarısız olarak görüyor adeta bir hiçmişiz gibi hissediyoruz.

Fuller ‘in 90 gün deneyini kendi üzerinizde yaptığınızda iş hayatındaki sıkışmışlığınızdan kurtulabilir, kariyer basamaklarını emin adımlarla çıkabilir ve kişisel verimliliğinizi uzun vadede arttırabilirsiniz.